Bilim insanları, Marmara Denizi’nde 1950’li yıllarda 1200 metre derinlikteki oksijen seviyesinin, yıllar içinde biriken azot ve fosfor yükü nedeniyle 25-30 metreye düştüğünü belirledi. Doç. Dr. Mustafa Yücel, bu durumun dünyada örneği olmadığını söyledi.
Marmara Denizi’nde dip yapısının yüzeye vurmasıyla ortaya çıkan müsilaj sorunu geçen yıl bir çevre felaketi olarak nitelendirilebilecek boyuta ulaşmıştı.
Sorunun yaz aylarında gündeme gelmesinden sonra, yetkililer tarafından yüzey temizliği çalışmaları başlatılmış olmasına karşın uzmanlar bunun fayda etmeyeceğini söylemişti.
Marmara Denizi’nde Bilim-2 gemisiyle araştırmalar yürüten ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nde görevli bilim insanları, 110 ayrı istasyondaki inceleme sonunda müsilajın, tekrar ortaya çıkma şartlarını korusa da gözlemlenmediğini ancak 1950’lilerde 1200 metre derinlikteki oksijen seviyesinin, yıllar içinde biriken azot ve fosfor yükü nedeniyle 25-30 metreye düştüğünü belirledi.
‘Müsilaj kalmadı ama oksijen faturası bıraktı’
ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Yücel, geçen yıl eylülde yaptıkları seferde müsilajın neredeyse kalmadığını ama karşılığında bir oksijen faturası bıraktığını bulduklarını söyledi.
Balıklar giremiyor
Bunlardan daha da önemlisinin, şu ana kadar yaptıkları örneklemeler sonucunda oksijen yetersizliğinin ortaya çıkması olduğunu aktaran Yücel, “Çanakkale Boğazı’ndan doğuya doğru, yani Çınarcık Çukuru’na yaklaştığımızda giderek azalan bir oksijen dünyası bizi karşılıyor artık Marmara’da. Çanakkale Boğazı’ndan, özellikle Akdeniz’den o derin suyla gelen oksijen maalesef buraya geldiğinde çoktan bitmiş oluyor” dedi.
Oksijen azlığının yarattığı tehlikeye değinen Yücel şunları söyledi: “Bir balığı düşünün, hepimizin sofralarına misafir olan önemli bir gıda ve dünyadaki biyoçeşitliliğin önemli bir unsuru balıklar. Bunların yaşaması için gereken minimum oksijen seviyesi var. Marmara’da 1950’lerde şu an bulunduğumuz en derin noktaya kadar (1200 metre) oksijen vardı. Orada dalabilen, yaşam süren bir balık türü oraya girebiliyordu. 2022 itibariyle bir balığın girebileceği deniz seviyesi 25-35 metre sınırına dayanmış durumda. Bu, geçen yaz ve eylül sonunda 22-25 metreye çıkıyor mevsimsel salınımlar itibariyle, şimdi kış ayındayız, tekrar 32-35 metre. Bu iki aralık arasında şu an salındığını özellikle MARMOD Projesi seferlerinde bulduk son iki yılda. 1200 metrelerden, 25-35 metreye oksijensizlik sınırı yükselmiş durumda.”
‘Marmara Denizi kadar oksijensizi dünyada yok’
Oksijen azlığının Marmara için çok büyük bir problem olduğunu vurgulayan Yücel, “Çeşitli kurumlardaki ve kendi üniversitemdeki çeşitli araştırmacılar, dünyanın birçok yerinde benzer sistemle çalışmış durumda. Marmara Denizi onlardan bile daha oksijensiz. İlk 25-30 metreden sonra bir balığın giremediği bir deniz, dünyada neredeyse yok. Karadeniz oksijensiz olmasıyla ünlüdür, orada bile bu kritik derinlik 80-100 metredir. Marmara’da 25-35 metreye dayanmış durumda. Dolayısıyla artık yüzeydeki balıkçılığı ya da çeşitli ekonomik aktiviteyi destekleyecek o su hacmi, oraya sıkışmış durumda. Bu özelliği ile dünyada tek ve bu bile zaten alarm zillerinin çalmasına yetmeli. Müsilaj, biraz da bu sorunun çözümünü hızlandırabilir. Çünkü müsilaj için açıklanan eylem planı, az önce bahsettiğim fazla azot, fosfor yüklerini kesme yönünde. Ana amacı bunları en az yüzde 40-50 kesmek” dedi.
‘Müsilaj açısından önümüzdeki haftalar kritik’
Müsilajın görülme ihtimalinin olduğunu ve gelecek yıllarda da hep olacağını belirten Yücel, şunları söyledi: “Müsilajı oluşturan ana koşullar nedir? Fazla besin yükü, yani azot, fosfor yükü. Başka koşullar nedir? Azalmış bir biyoçeşitlilik, denizin zaten canlılık açısından fakir olması. Zaman zaman yüzey sularının durgunlaşabilmesi ve aniden ısınabilmesi. Bütün bu faktörler Marmara Denizi’ni müsilaj için uygun kılıyor. Bu açıdan bakıldığında evet müsilaj haftaya da başlayabilir, bir ay sonra da başlayabilir. Özellikle önümüzdeki haftalar kritik. Şu an denizin en soğuk olduğu evredeyiz. Önümüzdeki haftalarda ısındığını, belki durgunlaştığını göreceğiz. Bu da tabii ki müsilaj riskini beraberinde getirecek. Geçen yıl bu aylarda müsilaj her yeri kaplamıştı, şu an böyle bir durum kesinlikle yok. Aldığımız örneklerde, küçük ölçekte de olsa izine rastlamadık.”
Kaynak: Diken