Topal Hasan’ı duyan var mı dersem haksızlık olur, belki de hatırlayan var mı demek gerek. İstanbul’da doğan, yani denize doğan, denizle doğan, denizle büyüyen bilmez mi Topal Hasan’ı. Belki de bilmez. Anlatmak gerek.
Kendi halinde bir balıkçıdır Topal Hasan; İstanbul’da, Kumkapı’da. Ama bir tuhaf balıkçıdır. Her balığı tutmaz. Sadece barbun tutar Topal Hasan. Sadece barbun tutar ama her barbunu da tutmaz. Dedim ya, bir tuhaf balıkçıdır. Sandalının küpeştesinde bir ölçü çizgisi vardır Topal Hasan’ın, tuttum mu hemen yatırır oraya. Tamı tamına yirmi üç santim olmalıdır barbunu Topal Hasan’ın. Eksikse öper iki gözünün arasından, “büyü de gel sen” der, salıverir denize. Ya da büyük mü çıktı, yine öper iki gözünün arasından, doğru denize; “sen kartalmışsın” der, “sen çoğal”. Dedim, yine diyeceğim, bir tuhaf adamdır Topal Hasan.
Ben tabi ki tanımam Topal Hasan’ı. Keşke tanıyabilseydim. Nereden mi bilirim peki. Yaşar Kemal sağ olsun, köşe bucak gezmiş. Kahve kahve gezmiş de yazmış. Topal’ı da bilirim, Nuri’yi de. Saros’ta yitip giden Fehmi Balıkçıyı da. Menekşenin bütün balıkçılarını bilirim bir de.
Nereden mi? Dedim ya yememiş, içmemiş. O kahve senin, bu barınak benim gezmiş. Küçük balıkçı dememiş, trolcü dememiş. “Sen lambacısın, uzak dur hele!” hiç dememiş. Bir bir dinlemiş hepsini. Kırk yıl önceden bugünü bas bas bağırmışlar hep birlikte; Yaşar Kemal, Topal Hasan, Ahmet Ateş… ve daha nice küçük balıkçı…
Ve kırk yıl sonra güzel yurdumda ne değişmiş baksak şöyle bir ucundan, fazla karıştırmadan. Çünkü fazla karıştırmamak lazım topraksoylu yurdum insanının deniz macerasını. Büyük balıkçısını; Proust’un İstanbul planının sadece Haliç bölümünü alıp Haliç’e sanayi kuranları; bir Deniz Bakanlığı kuramayan hükümetleri; altı kulaç derinlikte trole-gırgıra izin veren sirkülerleri düzenleyenleri; denizin üstünde denize düşman tekneleri…
Onyedinci yılına yaklaşan STH çalışmalarının son döneminde artık sadece sualtından katı atık çıkartmakla kalmayacağız. Topal Hasan’ı, Balıkçı Selim’i, Medar-i Maişet Motoru’nu anlatmaya çalışacağız. Yaşar Kemal’i ile, Sait Faik’i ile, daha nice deniz ozanları ile deniz kültürüne odaklanacağız hep birlikte, dilimiz döndüğü, gücümüz yettiğince. Belki de en önemli eksik halkayı tamamlamaya çalışacağız toplumumuzun denizle ilişkisinde; deniz kültürü.
İşte bu noktadan hareketle altı serilik bir etkinlik dizisi (bize deniz ozanı gerek!) planladık. Sait Faik (Burgazada), Yasar Kemal (Menekşe), Cevat Şakir (Bodrum), Orhan Veli (Aşiyan), Cemal Süreyya (Kadıköy), Can Yücel’e (Kuzguncuk) ithafen planlanan etkinlik zincirinin ilk dördü hayata geçirilmiş olup, Yaşar Kemal’e ve Sait Faik’e ithafen yapılacak etkinlikler de en kısa zamanda etkinlik programına dahil edilecektir.
Yorumlar kapatıldı.